
Gazeteci Özkan Saçkan’dan kitap tavsiyeleri
Gazeteci Özkan Saçkan kitap severler için kitapları yorumlayıp özetleri ile tavsiyelerine devam ediyor.
Kitapçıların raflarında yer alan 6 kitabı sizler için yorumladım
KALBİNİZE BİR DEMET İYİLİK: Kalbinizi korumak, onu iyiliklerle doldurmak ama yanı zamanda bu en vefalı organınıza bir iyilik yapmak istiyorsanız bu kitap size yol gösterecektir.
//
LEVİATHAN VEYA DİNİ VE SİVİL BİR DEVLETİN MADDESİ, BİÇİMİ VE GÜCÜ: Üzerine sayısız başka kitap, tez hatta senaryo yazılmış metin yönetim bilimi ile insan bilimini buluşturan, din de dahil pek çok şeyi devlete bağlayan bir görüşün kapsamlı bir ifadesidir.
//
BİRLİKTE DÜŞÜNMEK: Yazar, iş yerlerindeki toplantı ve takım çalışması sorunlarını ele alarak size bunları aşmanın yollarını sunuyor.
//
HER ŞEYE RAĞMEN İMGELER: Görünüş ile hakikat arasındaki karşıtlığın ötesinde imgeyi yeniden düşünüyor, anlatılması imkânsız olanı her şeye rağmen anlatıyor.
//
CUMHURİYET VE MÜZİK: Kitap, Cumhuriyetin yüz yıllık müzik serüvenini demokrasi, çoğulculuk, çok kültürlülük gibi temel kavramlar üzerinden ele alıyor.
//
ZAMANIN OLMADIĞI BİR EVREN: Zamanın bilimsel modası tarafından rafa kaldırılan iki muhteşem zihnin hikâyesini anlatıyor ve birlikte yaptıkları parlak çalışmaları hak etmedikleri bir bilinmezlikten kurtarmaya çalışıyor.
İşte o kitaplar;
//
Yaşanmış hikâyeler ve kalp ile ilgili merak ettikleriniz
DEMET Erciyes’ten KALBİNİZE BİR DEMET İYİLİK. İstatistiklere göre ülkemizde ve dünyada ölüm sebeplerinin başında kalp damar hastalıkları geliyor. Oysa bu hastalıklar önlenebilir ve vaktinde saptandığında hiç zarar vermeden tedavi edilebilir hastalıklardır. Tıpta ve teknolojideki büyük ilerlemelere rağmen neden bu sıralama hiç değişmiyor? Demek ki biz kardiyologlara çok iş düşüyor. Hatta bakış açımızı biraz değiştirmeli, genişletmeliyiz. Hastalık oluşsun da tedavisi ile uğraşalım diye değil, bu hastalığı nasıl önleyebiliriz diye düşünmeliyiz. Bu yönde insanları bilgilendirmeliyiz. Bu nedenle koruyucu kardiyolojinin önemine dikkat çekmek istiyorum. Bu kitabımda da kalp hastalıklarından ve tedavisinden bahsetmedim. Ama kalbe dokunan bir dolu bilgi, yaşanmış hikâyeler ve kalp ile ilgili merak ettiklerinizi bulabileceksiniz. Hayatımızın sonuna kadar bizi yolda bırakmayan hiç durmadan çalışan en çok sevdiklerimizi içinde sakladığımız bu değerli organımıza iyi davranmak birinci görevimiz olmalı. Zira kalbimizi, damarlarımızı iyi koruyorsak sağlıklı yaşıyoruz demektir. Beyin, böbrek, karaciğer, cildimiz dahil tüm organlarımıza yaşamaları için gerekli ürünleri kanımızın içinde taşıyan damarlarımızdır. Onlara gidecek kanı pompalayan kalp kasımızdır. Kalp ve damar sağlığımız bozulduğunda sırasıyla tüm organlarımız da sağlığını yitirir. Bu en vefalı yol arkadaşınıza bir “Demet” iyilik yapmak ister misiniz? 176 SAYFA.
(A7 KİTAP)
//
Toplum ve birey yaşamına dair vazgeçilmez bir rehber
THOMAS Hobbes’ten LEVİATHAN VEYA DİNİ VE SİVİL BİR DEVLETİN MADDESİ, BİÇİMİ VE GÜCÜ. Yazar kitabını İngiltere’deki içsavaştan kaçıp Fransa’da II. Charles’ın öğretmenliğini yaptığı yıllarda kaleme alır. 1651’de yayımlanan metin, Machiavelli’nin Prens’iyle birlikte, Batı felsefesini şekillendiren eserler arasında sayılır. Yüzeysel bir bakışla bir siyaset felsefesi incelemesi olarak değerlendirilebilecek metin, yazarın insan doğası üzerine tespitleriyle başlar, devletin ve egemenin tanımıyla devam eder ve son olarak din-siyaset ilişkisini ele alır; tüm bu terimleri kapsamlı şekilde tanımlar. Bu yüzden her yetişkinin en az bir defa okuması gereken, insan yaşamına dair sosyolojik, antropolojik ve hatta psikolojik gözlemleri de kapsayan, toplum ve birey yaşamına dair vazgeçilmez bir rehberdir Leviathan. Belki de bu nedenle Hobbes kitabına ve hayalindeki devlete bu ismi vermeyi tercih eder; insanın ve toplumun yaşamı, Leviathan adlı bu heybetli canavara emanettir Hobbes’un gözünde. 496 SAYFA.(CAN YAYINLARI)
//
İş dünyasında iletişim ve etkileşimi geliştirmek isteyenlere
AKGÜN Tokatlı’dan BİRLİKTE DÜŞÜNMEK. İş dünyasında başarı, güçlü bir iletişimi, etkili toplantılar yapılmasını ve dinamik takım yönetimini gerektirir. Her düzeydeki lider ve ekip yöneticisi için kritik bir beceri haline gelen ‘kolaylaştırıcılık’ yöntemi bu kitapta pratik ve anlaşılır tekniklerle anlatılıyor. Grupların daha etkin çalışmasını sağlamak için kullanılabilecek temel yöntemler açıklanıyor. “Bu kitap, iş dünyasında iletişim ve etkileşimi geliştirmek isteyen profesyoneller için güçlü bir rehber. Yazar, yüzlerce projeden edindiği deneyimleri tasarım bilgisiyle birleştirerek, etkili toplantılar ve karar alma süreçleri için farklı yöntemler sunuyor. Yaşanmış örneklerle zenginleştirilmiş pratik çözümlerle dolu, iş dünyasına katkı sağlayacak bir eser.” Özlem Denizmen/Finansal Okuryazarlık Girişimcisi. “Akgün Tokatlı’nın dokunduğu her şey güzelleşir, anlam kazanır, tamamlanır. Bu kelimeleri bu şekilde kullanmayı da kendisinden öğrendim. Evimizde, işimizde, sokakta her yerde konuşuyoruz. Peki anlaşılıyor muyuz? İstediklerimizi aktarabiliyor muyuz? Sonuç alabiliyor muyuz? Bence hepimizde gelişim potansiyeli var. Bunun bir ‘kolaylaştırıcı’sı olması çok güzel. Bu ‘kolaylaştırıcı’nın Akgün Tokatlı olması da kesinlikle fark yaratıyor. Mutlaka okumanızı hatta onunla bizzat tanışmanızı tavsiye ederim.” Halil Aksu/Girişimci. 184 SAYFA.
(DESTEK YAYINLARI)
//
Arşiv fotoğraflarının statüsü hakkındaki tartışmalar
GEORGES Didi Huberman’dan HER ŞEYE RAĞMEN İMGELER. Ağustos 1944’te, Auschwitz Toplama Kampı’nda katliamın gerçekleştirilmesine yardım etmeye zorlanan Sonderkommando üyeleri her türlü tehlikeyi göze alarak toplu imha sürecini fotoğraflamayı başarır. Kamptan kaçırılıp Polonyalı direniş savaşçılarına ulaştırılan fotoğraflardan yalnızca dördü kalır geriye. Her Şeye Rağmen İmgeler, gaz odalarına sürüklenen kadınları, yakılan ceset yığınlarını gösteren bu fotoğrafları konu ediyor. Didi-Huberman’ın bu imgelere yönelik ilgisini röntgencilik olarak eleştirenlere güçlü bir yanıt niteliğindeki metin, Jean-Luc Godard’dan Claude Lanzmann’a, Primo Levi’den Hannah Arendt’e, Walter Benjamin’den Georges Bataille’a ve daha birçoklarına uzanarak, Shoah’nın temsil edilebilirliği ve imgelere doymuş bir dünyada arşiv fotoğraflarının statüsü hakkındaki tartışmalara paha biçilmez bir katkı sağlıyor. 256 SAYFA.
(EVEREST YAYINLARI)
//
Zamanına damga vuran sanatçıların çalışmaları
MELİH Duygulu’dan CUMHURİYET VE MÜZİK. “Cumhuriyet yeni sosyolojik modelle beraber yeni müziği yaratmak durumundaydı. Bu hem zorunluluktu hem de gereklilikti. Bu yenileşme hareketi; yeni bir yönetici sınıfını, yeni bir insan tipini, yeni bir ideolojiyi ve yeni bir müziği yaratırken Avrupa kültürüne eklemlenmeyi de beraberinde getirdi.” Siyaset, eğitim, toplumsal değişim, ekonomi, popüler kültür başlıklarıyla dönemin gelişim ve dönüşümünü sorguluyor. Yazar, Cumhuriyetin kültür politikalarını geniş bir perspektiften ele aldığı çalışmasında, müzik üzerinden gelenekçiler ile modernlerin mücadelesinin toplumsal farklılıkları nasıl belirginleştirdiğini belge ve tanıklıklarla aktarıyor. 1923’ten itibaren onar yıllık periyotlarla tüm gelişmeleri, müzik ve sanat akımlarını, türleri, kurumları, müzik sektörünü ve zamanına damga vuran sanatçıların çalışmalarını inceliyor ve toplumsal sonuçlarını ortaya koyuyor. Bu çalışma yalnızca müzisyenlere ve müzik eğitimi alan öğrencilere değil, cumhuriyet döneminde ses kültürünün geçirdiği evreleri anlamak isteyen geniş okur kitlesine de sesleniyor. 408 SAYFA.
(İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)
//
Rafa kaldırılan iki muhteşem zihnin hikâyesi
PALLE Yourgrau’dan ZAMANIN OLMADIĞI BİR EVREN - Gödel ve Einstein'ın Unutulan Mirası. Albert Einstein ve Kurt Gödel’in, Einstein’ın hayatının son on yılında çok iyi arkadaş oldukları yaygın olarak bilinen ancak üzerinde çok az düşünülen bir gerçektir. İkili Princeton İleri Araştırmalar Enstitüsü’nden evlerine her gün birlikte yürüyor; fizik, felsefe, politika ve içinde büyüdükleri Alman biliminin kayıp dünyası hakkında fikir alışverişinde bulunuyorlardı. 1949 yılına gelindiğinde Gödel dikkate değer bir kanıt üretmişti: İzafiyet Teorisi tarafından tanımlanan herhangi bir evrende zaman var olamaz. Einstein bu sonucu gönülsüzce de olsa onayladı, çünkü bu sonuç onun bağlı olduğu klasik dünya görüşünü kesin bir şekilde alaşağı ediyordu. Ancak bunu çürütmenin bir yolunu bulamadı ve o zamandan bu yana geçen yarım yüzyılda başka hiç kimse de bulamadı. Ancak bu çarpıcı keşiften daha da dikkat çekici olan, sonrasında ne olduğuydu: hiçbir şey. Kozmologlar ve filozoflar sanki Gödel’in kanıtı hiç var olmamış gibi çalışmalarına devam ettiler – modern entelektüel tarihin en büyük skandallarından biri. Kitap kapsamlı, iddialı ama bir o kadar da dokunaklı ve samimi bir kitap. 264 SAYFA.
(VAKIFBANK KÜLTÜR YAYINLARI)
//
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.