Gazeteci Özkan Saçkan’dan kitap tavsiyeleri

Gazeteci Özkan Saçkan kitap severler için kitapları yorumlayıp özetleri ile tavsiyelerine devam ediyor.

Kitapçıların raflarında yer alan 6 kitabı sizler için yorumladım
KIZIL GÖKLER: Beş ejderha kardeşin artık birlikte çalışmaktan ve güçlerini birleştirmekten başka çareleri yoktu.
//
BAZI GÜNLERİN SONU: Yazar usta işi diyaloglarla kurduğu; anlatıcılarıyla, zaman sıçrayışlarıyla adeta bir labirent inşa ettiği ilk romanı ile karşımızda.
//
ŞAFAK 1933: Filateli imparatorluğu kimine göre hegemonyası muktedir olma savaşının ve hesaplaşmasının kibar arka yüzüdür.
//
ÇATLAK: 6.27 treniyle hayatın sıradanlığına meydan okuyan yazar, kitapta da bu yaklaşımını sürdürerek günlük yaşamın monotonluğundan kaçan ve kendini yeniden keşfeden bir adamın hikâyesini anlatıyor.
//
AĞUSTOS MAVİSİ: “Levy kimliğe ve sanata dair gerçeküstü ve dokunaklı bir anlatı işliyor. Hikâyenin melankolisine aldanmayın, kitap özünde kendini keşfetmenin barındırdığı güce çarpıcı bir bakış sunuyor.” Annabel Gutterman, Time.
//
MUTLULUK: Mutluluğa giden değişik yolları gösteren yazar, iyi bir yaşam arayışıyla ilgili fikirlere kafa yoruyor, sosyal bağlamın memnuniyetimiz ve iyi oluşumuz üzerindeki etkisini değerlendiriyor.
İşte o kitaplar;
//
Her şeyi yakıp yıkmaya kararlı olan anneler
JAYMİN Eve’den KIZIL GÖKLER- DÜŞMÜŞ FAE TANRILAR CİLT 2. Hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Kendimi ejderhalar ve farelerle dolu fantastik bir âlemde bulmayı hiç beklemiyordum ama bu konuda benim isteklerimin hiçbir önemi yoktu. Gerçi burada tanrıların ipleri bile kaderin elindeydi. Onlar da kendi dünyaları yok edildiğinde Risest’e düşmüşler... Ya da öyle sanmışlardı. Hepsi kandırılmıştı. Aradıkları hain hiç beklemedikleri biriydi: Dünyalarını istila etmeye ve her şeyi yakıp yıkmaya kararlı olan anneleri. Beş ejderha kardeşin artık birlikte çalışmaktan ve güçlerini birleştirmekten başka çareleri yoktu. Sadece birleşirlerse kazanabilirlerdi. Kızıla boyalı göğün altında beni nelerin beklediğini bilmiyordum ancak arkadaşlarımın ve ailemin bu savaştan sağ çıkmasını sağlamak için ne gerekiyorsa yapacaktım. Hayatımın en zor kararını vermek zorunda kalsam bile. 376 SAYFA.
(NOX YAYINLARI)


//
“Köpekleri çok mu seviyorsun?”
MURAT Çelik’ten BAZI GÜNLERİN SONU. Yazar şiir ve öykülerinin ardından bu kez usta işi diyaloglarla kurduğu; anlatıcılarıyla, zaman sıçrayışlarıyla adeta bir labirent inşa ettiği ilk romanı ile karşımıza çıkıyor. Nebi, Sadettin, Dıga Yaşar, Ekrem, Yusuf Cemal, Dağların ayısı Orhan, Gülseren... Ve köpekler! Yaratılan sinematografik atmosferde hayvanların ve kadınların erkekler dünyasındaki sesi yok sayılırken gerçek-rüya gerilimi bir anafora, gölgesi karanlık bir hikâyeye varıyor. “Köpekleri çok mu seviyorsun?” dedi Nebi Bey neden sonra. “Severim,” dedi Sadettin. “E niye köpeğin yok?” “Korkuyorum.” “Niye?” “Ya ölürse,” dedi Sadettin. Kabahatli çocuklar gibi bakıyordu. “Size alalım ama bir tane.” “Ya benimki ölürse?” dedi Nebi Bey. Sustular. Karanlık çökecekti birazdan, başka sesler çivileme çakılacaktı ortalarına. 88 SAYFA.
(YAPI KREDİ YAYINLARI)


//
‘Düşmanın yüzünün olmadığı anlar en zor anlardır’
MEHMET Günyeli, Melda Onuralp’ten ŞAFAK 1933. Düşmanın yüzünün olmadığı anlar en zor anlardır. Chiméne’in Tiradı. Mahya Birand’ın yazgısı Chiméne ile paralellik gösterir. O da canından çok sevdiği babasının intiharının taammüden olduğu bilincindedir ve mükemmel iş–sanat adamının ona vasiyetini her ne pahasına yerine getirmeyi kendine ahdeder. Filateli imparatorluğu kimine göre hegemonyası muktedir olma savaşının ve hesaplaşmasının kibar arka yüzüdür, nihayetinde ortadaki metanın fiyatı paraya dayanır; bazen önemsenmeyecek cüzi bir rakamla kişi malik olup bahtiyar kılınır ancak söz konusu meta üniversal hüviyete büründüğünde durumun rengi değişir uğruna cinayet bile göze alınır. Mahya’nın Berlin’den getirdiği kriptolar da müzayedeye değer katacaktır ama ne kriptolar ne de Filateli Dünyasının mihenk noktası Şafak 1933 sergilenir zira Semih Birand kürsüde yaşamına son verecektir. 144 SAYFA.
(A7 KİTAP)


//
Kendini yeniden keşfeden bir adamın hikâyesi
JEAN Paul Didierlaurent’den ÇATLAK. Duvardaki bir çatlak insanın hayatını nasıl değiştirebilir? 6.27 treniyle hayatın sıradanlığına meydan okuyan yazar, kitapta da bu yaklaşımını sürdürerek günlük yaşamın monotonluğundan kaçan ve kendini yeniden keşfeden bir adamın hikâyesini anlatıyor. Xavier Barthoux’nun işiyle ailesi arasındaki düzenli hayatı, yazlık evinin duvarında keşfettiği bir çatlakla sarsılır. Bu küçük çatlak, Xavier’nin hayatını değiştirecek adımların da başlangıcı olacaktır. Ustalıkla işlediği karakterler aracılığıyla okurları varoluşsal sorgulamalara ve insan ruhunun derinliklerine sürükleyen yazar, bir yandan da düzenin kaosla, gerçekliğin fantastik öğelerle iç içe geçtiği bir yolculuğa çıkarır. Çatlak, Xavier’nin Fransa’dan Yeni Zelanda’ya uzanan kişisel mutluluk arayışı üzerinden hayatın beklenmedik güzelliklerini ve zorluklarını gözler önüne sermekle kalmıyor, aynı zamanda insanın yaşamındaki görünmeyen çatlaklara dikkat çekerek tekdüze hayatları değiştirmenin mümkün olduğunu da gösteriyor. 224 SAYFA.
(CAN YAYINLARI)


//
Onlara rağmen hikâyesini inşa eden bir kadının romanı
DEBORAH Levy’den AĞUSTOS MAVİSİ. “Belli ki aynı şeyleri istiyorduk. O an kapıldığım, onunla aynı insan olduğumuz düşüncesi beni ürküttü. O bendi ve ben oydum. Belki o benim olduğumdan biraz daha fazla bendi.” Felaketle sonuçlanan bir konserin ardından kariyerine ara veren piyanist Elsa M. Anderson, Atina’da bir bit pazarında yabancı ve kendisine bir o kadar tanıdık gelen bir kadınla karşılaşır. Onunla arasında tuhaf bir bağ hisseder ve ikizi olduğuna kanaat getirir. Geçmişinden kaçarken vardığı şehirlerde hep ona rastlar, peşinden gider ve bu kovalamaca Elsa’nın piyanoda seslendirdiği besteler gibi müzikal bir niteliğe bürünür: Sessizlikler, patlamalar, nakaratlar birbirini takip eder. Kitap, hikâyesini anlatmak için ortadan kaybolması gereken ve tesadüf ettiği insanların yardımıyla ve onlara rağmen hikâyesini inşa eden bir kadının romanı. “Levy’nin gücü düşünce ve ifadedeki özgünlüğünden geliyor.” Jeanette Winterson. 192 SAYFA.
(EVEREST YAYINLARI)


//
Mutluluğun kaynakları nelerdir?
DANİEL M. Haybron’dan MUTLULUK- Kılavuz. Mutluluk tanımlarınız nelerdir? Mutluluğu nasıl ölçersiniz? Mutluluğun kaynakları nelerdir? Bu soruların yanıtlarını vermek basit gibi görünse de gerçekte mutluluğu tanımlamak biraz güçtür. Evet, mutluluk sık kullandığımız bir terimdir ve elbette çoğumuz mutlu olmak için didiniriz. Ancak mutluluğun ne olduğunu ve onu nelerin sağladığını göz önünde bulundurabilmek, insanların uğruna didinip durdukları şeyi kavramak adına başlı başına yeterli olmayabilir. Aynı zamanda mutluluğun ahlaki bir yaşamla nasıl bağdaştığı üzerine düşünmeyi de ihmal etmemek gerekir. Yazar bu kitapta mutluluğun mahiyetini araştırırken, kavramı felsefi ve psikolojik yönlerden ele alarak, aynı zamanda onun hakkında tarihsel ve çağdaş düşüncelere genel bir bakış atma fırsatı sağlıyor. Mutluluğun ne anlama geldiğini, yaşamımızdaki önemini, onun peşinde nasıl koştuğumuzu ve neden koşmamız gerektiğini inceleyerek çeşitli disiplinlerde mutluluk üzerine geliştirilen güncel düşünceleri özlü şekilde irdeliyor. 172 SAYFA.
(İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)


//

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri