Kitapçıların raflarında yer alan 6 kitabı sizler için yorumladım
BİLGE NATHAN: Oyun, Sultan Selahattin tarafından fethedildikten sonra Yahudi, Hristiyan ve Müslümanların bir arada yaşadığı Kudüs’te geçer.
//
SU SEYAHATNAMESİ: Kitap onun iç içe diyalog kurduğu sulara ve çevresindeki şehirlere dair anlık günlükler, seyahat notları.
//
HAYKIRIŞ: Kitap, modern Çin’in en önemli edebiyatçılarından yazarın kaleminden çıkan ve dönemin acılarını, değişim arzusunu ve devrimci fikirlerini güçlü bir şekilde yansıtan kısa hikâyelerden oluşuyor.
//
BİN YILLIK YOLUCULUK: Çağlar boyu süren bir tartışma. İlahi müjde nedir, gerçek mesaj nedir? İki bin yıl önce yazılmış kadim bir kitap dinlerin kaderini değiştirebilir mi?
//
GECE YARISI PARTİLERİ: Kitap, birbirine bağlanan öykülerle yalnızca bir ailenin geçmişinin parçalarını oluşturmakla kalmıyor aynı zamanda çok daha büyük bir göçmenlik anlatısı sunuyor.
//
SIRRI ÜZERİNDE TAŞIYAN İNSAN- MİSAL ALEMİ: Kattığı anlamlarla esareti yarattı kendine, gecenin içindeki huzuru kaçırdı.
İşte o kitaplar;
//
Dinler arası hoşgörü ustalıkla vurgulanıyor
GOTTHOLD Ephraim Lessing’ten BİLGE NATHAN-Hasan Ali Yücel Klasikler. Alman yazar (1729-1781), şair, filozof ve eleştirmen. Edebiyata ve dine eleştirel bakışı, insanlar arasında eşitliği ve özgür iradenin gücünü savunan fikirleriyle Alman Aydınlanmasının en önemli figürlerinden biridir. Sanatın ve özellikle de tiyatronun eğitici fonksiyonuna büyük önem veren Lessing’in felsefi oyunu Bilge Nathan ilk kez yazarın ölümünden sonra 1783’te sahnelenmiştir. Bilge Yahudi Nathan’ın, Sultan Selahattin’e anlattığı ünlü “üç yüzük meseli” temelinde dinler arası hoşgörünün ustalıkla vurgulandığı Bilge Nathan, yazarın döneminin katı ahlakçılığına karşı insanların eşitliği ve özellikle de düşünce özgürlüğünün her insan için vazgeçilmezliğini savunduğu eserlerinin başında gelir. 184 SAYFA.
(İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)
//
Derine inmek isteyenlere…
NİHAT Özdal’dan SU SEYAHATNAMESİ- Şehirler Arası. İnsanoğlu ilk günden beri kurdukları şehirlerin yerini suya yaslanarak belirlemişlerdi. Bir nehir, bir göl, bir deniz veya okyanus. Su şekillendirmiştir dünyayı. Dünyanın kaderini de... Nil deltasını anlamaya çalışan Antik Mısırlılardan Yeni Dünya’yı bulan kâşiflere kadar. Şair yazar, su ile özel ilişki kuranlardan. Sadece üstten değil, o dünyayı “içten” de anlamaya çalışanlardan. Bazen bir fotoğraf makinesiyle bazen dalış ekipmanıyla. Derine inmek isteyenlere… 136 SAYFA.
(KIRMIZI KEDİ YAYINLARI)
//
Güçlü ve kısa hikâyelerden oluşuyor
LU Xun’dan HAYKIRIŞ. 20. yüzyılın başlarındaki toplumsal ve politik çalkantılar içinde yaşamış bir entelektüel olarak yazar, Çin’in imparatorluktan cumhuriyete ve komünist rejime geçiş sürecindeki sorunları cesurca dile getiriyor. Ülkenin geri kalmasında temel etkenler olduğunu düşündüğü geleneksel kültür ve yaşam tarzına karşı edebiyatı bir uyanış ve değişim aracı olarak gören yazar, 1919’daki 4 Mayıs Hareketi’nden Marksist dünya görüşünü benimseyen komünistlere kadar pek çok devrimci harekete ilham veren hikâyeleriyle şimdi Türkçede. 180 SAYFA.
(VAKIFBANK KÜLTÜR YAYINLARI)
//
Yazar gölgelerde kalmış tarihi bilgileri sunuyor
HALİS Ayyıldız’dan BİN YILLIK YOLCULUK. Bizans uzmanı ve sanat tarihçi karizmatik tur rehberi Mustafa Kazancı, Kariye Müzesi’nde yaptığı araştırmada tesadüfen bulduğu bir şifre sayesinde iki bin yıl boyunca korunan bir sırrın peşine düşüyor. Tarih ve macera tutkunu okuru da ardında sürüklüyor. Gazeteci-yazar 30 yıldır araştırıp topladığı kitap, doküman ve bilgiler ışığında üç yılda kaleme aldığı destansı romanında dinler tarihiyle yaşıt bir tartışmayı yeniden gündeme taşıyor: Gün yüzüne çıkan bir kitap, binlerce yıllık kadim bir inancı sarsabilir mi? "Bin Yıllık Yolculuk sadece harika ve akıcı bir tarihi aksiyon romanı değil, sanki eski bir konağın tozlu çatı katında bulunmuş, sırlar ve şifreler saklayan, işlemelerle süslü değerli bir sandık. Halis Ayyıldız uzun araştırmalar sonucu yazdığı bu romanda okuyucuyu sadece maceraya ortak etmiyor, gölgelerde kalmış tarihi bilgileri sunuyor. Bize kalan kitabın sayfalarını çevirip büyük emek harcanmış bu eserin keyfini çıkarmak." ‘Metal Fırtına'nın yazarı Orkun Uçar. 166 SAYFA.
(AHBAP KİTAP)
//
Büyük bir göçmenlik anlatısı
ANTHONY Vaesna So’dan GECE YARISI PARTİLERİ. Sırp asıllı Amerikalı şair Charles Simic’in, “Bu göçmen aileler Amerikan rüyasını satın aldılar, ama henüz teslimat yapılmadı” sözleri yalnızca Amerika’ya gidenleri değil, dünyanın dört bir yanındaki göçmenlerin deneyimlerini ve duygularını yansıtıyor. Yazar, Kamboçya göçmeni bir ailenin ABD’de doğan oğlu olarak, bir yandan kendi varoluşunu sorgularken, öte yandan günümüzdeki Yeni Dünya’nın alışılagelmiş “Amerikan Rüyası” olmaktan çıkmış gerçeklerine güçlü gözlem yeteneğiyle ayna tutuyor. Kitabı ithaf ederken kullandığı “Kendim dahil, beni hafife almış olan herkese” ibaresi de kendisine ve topluma bakış açısını gösteriyor. Kitapta yer alan dokuz öykü, bizi yazarın 28 yaşında aramızdan ayrılmasına üzecek kadar usta işi anlatılar. 264 SAYFA.
(CAN YAYINLARI)
//
Sır’a ulaşmanın yolu insanın özüne yol almasından geçiyor
AYŞEGÜL Harputlu’dan SIRRI ÜZERİNDE TAŞIYAN İNSAN- MİSAL ALEMİ. Dünya yaşantısına kendi hikâyesine uygun olan bir kapıdan çağrılıp giren insan, gün geldi dünyaya gelme amacını unuttu ve dünyadan insanlığını giyinerek çıkacağı kapıyı da kaybetti. Kendini sadece bu dünyadan ibaret bir varlık zannederek eksikliklerini yaşam telaşıyla unutmaya çalıştı. Aceleci, hızlı ve savurgan davranarak düşünmeden hareket etti ve olaylara nefsani anlamlar kattı. Uyumadı, uyuyamadı. Gün ışığıyla da kendinden kaçarcasına hep başkalarına koştu ve kendini bilmekten uzaklaştı. Böylece sırra vâkıf olamadı. Oysa sır bilinmek isteyen hazinenin ışıltısını taşıyan insana verilmişti. Nasıl ki cam, Sır’lanarak derinlik kazanmış, görünür ve gördüğünü yansıtır olmuş, bu da camın değerini artırmış ise, insanın üzerinde taşıdığı Sır da tıpkı bu durum gibi onun değerine değer katmıştı. Âdem’i derinleştirmiş ve kendinden yansıyan âlemden kendini seyretmesini sağlamıştı. Lakin bu Sır’a ulaşmanın yolu insanın kendi özüne yol almasından, madde ve manayı birleyerek tamlığa ulaşmasından geçiyordu. Bu sürecin sonunda da insan, bütünün içindeki biricikliğini seyrediyor ve içindeki cevheri açığa çıkarabiliyordu. Ancak bu durum, Misal Âlemi’nin nurundan açığa çıkan, hayal ve rüya ilmine vâkıf olanların ve gönlü aşkla yıkananların ulaşabileceği bir seviyedir. His mertebesinde çok oyalandık, artık sırra yol alma vakti... 200 SAYFA.
(DESTEK YAYINLARI)
//