Marmaris Eğitim-Sen'den okullardaki temizlik sorunu açıklaması

Marmaris Eğitim-Sen yeteri kadar temizlik personeli bulunmaması ve bu doğrultuda okulların temizliğinin yeterli olmaması hakkında açıklama yaptı.

Okullarda Temizlik Sorunu Bir Halk Sağlığı Sorununa Dönüşmektedir
Eğitim ve Sağlık Hakkı Kamusal Güvence Altına Alınmalıdır
Hükümet, yıllardır uygulanan yanlış politikalar sonucu derinleşen ekonomik krize karşı
ve “enflasyonla mücadele” adı altında “Kamuda Tasarruf Paketi”ni uygulamaya soktu.
Hükümet ve bakanlık, tasarrufun hiçbir şekilde uğramaması gereken eğitim alanında
ödenekleri kısma yoluna giderek okullarda hijyen ihtiyacını hiçe saymaktadır. Başta
çocuklar ve eğitim emekçileri olmak üzere tüm toplumun sağlığı riske atılmaktadır. Bu
anlayış sonucu Türkiye’nin hemen her noktasındaki okullarda büyümekte olan hijyen
sorunu, bugün bir temizlik krizine dönüşmüştür. Bakanlığın hayata geçirdiği İş Gücü
Uyum Programı ile haftanın yalnızca belirli günleri temizlenen okullar diğer günler kendi
haline bırakılmış durumdadır. Bu sebeple, çok vahim bir tablo karşımızda durmaktadır.
Okullarda çöpler toplanmamakta, lavabo ve tuvaletler temizlenmemektedir. Bu durum
çocuklar arasında hastalıklara daha çabuk yakalanma riskini artırmakta, binlerce
çocuğun eğitime erişimini engelleme tehlikesi yaratmaktadır.
Hükümet ve bakanlık bir halk sağlığı sorununu önümüze koymuşken bütçemiz yok,
ödenek ayrılamıyor denmektedir. Oysa “itibardan tasarruf olmaz” mantığıyla birçok
alandaki harcamalar bu paketin içine dahil edilmemiştir. İktidarın yaptığı israf, çocukları
sağlığından etmekte ve eğitiminden geri bırakmakta; emekçi kesimlerin üzerine borç ve
yoksulluk olarak dönmektedir.
- Tasarruf paketinin açıklanmasının hemen ardından Hazine ve Maliye
Bakanlığı’nın tuvaletlerinin 23 milyon 933 bin TL’ye onarıldığı ortaya çıkmış,
cevap olarak bakım ve onarım giderleri tasarruf paketinin dışındadır denmiştir.
- Sayıştay raporlarına göre Cumhurbaşkanlığı’nın yaptığı harcamalar bir önceki
yıla göre yüzde 70 artmıştır. Sarayın günlük harcaması ise 26,2 milyon liraya
ulaşmıştır.
- Yıllardır kamu idarelerinde yolsuzluk yapıldığı, kamu kaynaklarının yandaş
şirketlere, vakıflara ve cemaatlere peşkeş çekildiği herkesçe bilinmektedir.
Sayıştay tarafından yapılan denetlemerde 111 kamu idaresi, yardım yaptığı
vakıfların isimlerini gizlerken 258 idare, mali tablolarını kamuoyu ile paylaşmaya
gerek dahi görmemiştir.
- Bütçe yok denmektedir; fakat devlet sermayeye verilen teşvikler kapsamında
vergi gelirlerinden vazgeçmektedir. 2024 yılında sermayedarlar ve patronlara
uygulanan vergi muafiyeti ve istisnalar 1.8 trilyon liradır.
- Bütçe yok denmektedir; fakat yıllardır iktidarın “kindar ve dindar nesil” yetiştirme
hülyasıyla dini eğitime ayırdığı ödenek milyarlarca liraya ulaşmıştır. Din Öğretimi
Genel Müdürlüğü’nün yalnızca 2023 yılında yaptığı harcama 41 milyar 668
milyon 290 bin liradır. ÇEDES projesine ne kadar kaynak ayrıldığı ise meçhuldür.
- Okullarda temizlik sorunu salgın hastalıklar riskini artırırken, eğitim bütçesi AKP
projelerine akıtılmaktadır.
- Deprem bölgesindeki çocuklara 20 aydır temiz içme suyu verilmezken,
öğrenciden kesilen ödenekler sermayeye aktarılmaktadır. Milli eğitim Bakanlığı
deprem bölgesindeki özel okullara öğrenci başına teşvikler vereceğini
açıklamıştır.
- Kamuda tasarruf adı altında eğitim ve sağlık hakkı engellenmektedir. Fakat yap-
işlet-devret projeleri kapsamında köprülerden karayollarına taahhüt edilen garanti
bedelleri adeta bir soyguna dönüşmüştür. Önümüzdeki 3 yıl ödenmesi planlanan
bedel 328,7 milyar TL’ye ulaşmıştır. Plansızlığın ve öngörüsüzülüğün faturası
çocuklara, eğitim emekçilerine ve vatandaşa kesilmektedir.
2025 yılı bütçesi önümüzdeki günlerde TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda
görüşülmeye başlanacaktır. İktidar tarafaından, 5 Eylül 2024 tarihinde açıklanan Orta
Vadeli Program’da (OVP) belirlenen kıstaslarda bir bütçe hazırlanacağı ilan edilmiştir.
Açıklanan OVP ana hatlarıyla İktidar ve çevresindeki sermaye gruplarının sınıfsal ve
politik tercihlerini yansıtmaktadır. Açık bir şekilde sermaye iktidarının sınıfsal bir
programıdır. Kamu maliyesinde kemer sıkma anlayışını, bu emekçi düşmanı ve toplum
karşıtı programı 2027 yılına kadar genişletmektedir. Bütçe hazırlanırken de emekçi
düşmanı ve sermaye yanlısı ekonomik programa sadık kalınacağı ilan edilmiştir.
İktidar en başından beri tercihini ayrıcalıklı sınıfların yanında, sermayenin safında yer
alarak yapmıştır. Kamusal eğitimden uzaklaşıldığı her adımda dar gelirli vatandaş ve
çocuklar için sorunlar giderek büyümüştür. Bugün, toplumun ayrıcalıklı kesimleri temizlik
ve hijyen sorunlarından etkilenmemektedir. Dolayısıyla varlıklı ve dar gelirli kesimler
arasındaki uçurum büyümekte, toplumdaki eşitsizlik hali derinleşmektedir. Hükümet,
önümüze koyduğu bu politikayla başta çocukların eğitim hakkı olmak üzere geniş
kesimlerin sağlığını riske atmaktadır.
Eğitim-Sen olarak okulların her sabah temizlenmesi gerektiği, her teneffüs sonrası
koridorların paspaslanmasından, lavabo ve tuvaletlerin temizlenmesinin bir ihtiyaç
olduğunu ifade ediyoruz. Okulların temizlenmesi için yeterli sayıda personel istihdam
edilmesi için yeterli kaynakların olduğu gün gibi ortadadır. Ayrıca bütçenin, hükümetin
tercihleri doğrultusunda ayrıldığı gerçeği de önümüzde durmaktadır. Eğitimden tasarruf
gelecekten tasarruf demektir. Dolayısıyla, hükümetin ve bakanlığın bugün bizi karşı
karşıya getirdiği durum tam anlamıyla bir geleceksizlik hali teşkil etmektedir.
Okullarda temizlik ve hijyen ihtiyacına insan hakları, toplumsal adalet ve eşitlik
temelinde yaklaşılması gerekmektedir. Bir halk sağlığı sorununa dönüşmekte olan
temizlik krizinin çözümü için acilen sorumluluk alınmalıdır:
- Bakanlığa bağlı 61 bin okulun herbiri için yeterli personel bir an önce
sağlanmalıdır.
- Hükümetin TYP kapsamında 30 bin ek istihdama yönelik açıklamalarına rağmen
temizlik görevlileri büyük ölçüde İUP kapsamında çalışmaktadır. Güvencesizlik ve
emek sömürüsü anlamına gelen İUP kaldırılmalıdır.
- Okullarda temizlikten sorumlu personel haftanın 5 günü ve yılın 12 ayında
görevlendirilmelidir. Bunun yanında kadrolu, güvenceli ve insanca bir ücret
kapsamında bir program oluşturulmalıdır.
- Eğitim alanında tasarruf uygulamasından derhal vazgeçilmelidir. Eğitimin
finansmanı kamusal hizmet çerçevesinde geliştirilmeli ve güçlendirilmeli ve
nitelikli eğitim için gerekli bütçe sağlanmalıdır.
Eğitim-Sen olarak çocukların, öğrencilerin, eğitim ve bilim emekçilerinin haklarını
savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Kamusal, nitelikli, parasız, laik ve anadilinde
eğitim için her daim mücadele etmeye devam edeceğiz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri