TİP Muğla milletvekili aday listesinde birinci sırada yer alan Mehmet Aslantuğ ve yine listedeki sıralamaya göre Neşe Tuncer, Osman Gülgün, Mehmet Yapıcı, Yağmur Özgür Güven, Füsun Ünlüsoy ve Neşet Karadağ’ın katılımıyla gerçekleşen toplantıda, adaylar bölgedeki eşit yaşam mücadelesinde bugüne kadar yaptıklarını ve bundan sonra Muğla halkının sesi olmak için yapacaklarını paylaştı.
Türkiye İşçi Partisi’nin hızlı örgütlendiği iller arasında yer alan Muğla’nın milletvekili adayları, eşit yaşama, insan haklarına, hayvan haklarına, ekolojiye, emeğe, üretime sahip çıkan ve bu alanlarda mücadele sürdüren isimlerden oluştuklarını belirtiyolar. Milletvekili olan 7 adaydan 3’ü kadın.
Aktör ve yönetmen Mehmet Aslantuğ, basın buluşmasında aday olarak aldığı sorumluluğun siyaset değil haysiyet meselesi olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu. “Asıl olan, hayati hale gelen hak ve özgürlükler, insan ve tüm canlıların hakları ve çevreyi tarumar eden aymazlıkla mücadeledir. Bu mücadeleye kendimizi ve gelecek kuşakları dahil etmemiz gerekiyor. Türkiye İşçi Partisi bu konuda genişleyen bir sorumluluğu üstlenmiş durumda. Müşterek heyecanlarımız bizleri burada bir araya getirdi. 30 yılı aşkın bir süredir Ege’de mesleğimle ilgili olarak çok çalıştım. Bir denizci olarak kıyılarında ve dizi /film çekimlerim esnasında köylerinde bulundum. Tarıma ve kentleşmeye yönelik sorunları aynı zamanda 78 kuşağı olarak da dinledim, Toplum ve bölgeye dair geniş çevreye yaydığımız hassasiyetlerimiz var. Benim meramım, hemen sosyal devleti inşa etmek, ama meclis çatısında ama sokaklarda hak ve özgürlüklerin, çevre ve tarımın can çekiştiği alanlarda mücadele etmektir.”
Yaşam Savunucusu Neşe Tuncer, emekli olup Muğla ya yerleştikten sonra yıkımla talanla karşılaşınca bu konuda bir şeyler yapma ihtiyacı hissettiğini ifade etti ve şöyle konuştu: “İlk önce Güllük Körfezi’nin yaşadığı talan ve yıkımla karşılaşınca bu konuda bir şeyler yapmak için harekete geçtim. Muğla Çevre Platformu gönüllüsü olarak Muğla da yapılması düşünülen projelerin (Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporlarının okunması ve Halkın Katılım Toplantılarında (HKT) bilgilendirmelerin yapılması konusunda çalıştım. Akbelen ve Deştin’de direniş alanlarındaydım. Akbelen ormanları giderse Bodrum ve Milas’ın su kaynakları yok olacak. Ormansızlaşma geleceğimiz için çok büyük bir tehlike. Tüm bunlar gıda güvenliğimizi de tehdit ediyor. Biz insanlar doğayı mücadele edilen bir şey gibi görüyoruz. Oysaki doğa ile uyum içinde yaşamamız gerekiyor.
Akbelen Ormanı, Deştin, Sinpaş Kızılbük, Sandras Dağı ve Köyceğiz sığla ormanları için hem sahada hem de hukuk alanında mücadele ediyoruz. Doğanın hakkını korumak için mecliste olacağız.”
Çiftçi ve emekli öğretmen Osman Gülgün, konuşmasında Muğla turizm öncesi tamamen çiftçilik ile geçinen bir kent olduğuna dikkat çekti ve nüfusumuzun yarıdan fazlası tarım ve hayvancılıkla geçimini sağladığına dikkat çekti. Gülgün “Uygulanan yanlış politikaları ve hatta politika olmayışı, günümüzde çiftçinin tarımsal ve hayvansal üretim yapamayacağı bir ortam yarattı. Bu sebeple başta zeytinliklerimiz olmak üzere tarımsal alanlarımız çok büyük tehdit altında. Sürekli tarım alanlarının imara açılma endişesini taşıyoruz. Bizde olmayan tarım politikaları nedeniyle artık derslerimizde Türkiye’nin tarım üretiminde kendi kendine yeten bir ülke olduğunu söyleyemiyoruz. Ülkemizde tarım ve hayvancılık büyük kan kaybetti, bunun mücadelesini mecliste daha da güçlü bir şekilde vereceğiz.”
İnşaat mühendisi Mehmet Yapıcı şöyle konuştu: “Bir inşaat mühendisi olarak işe daha değişik bir yönden bakacağım. Yaşadığımız depremden sonra çok ciddi travmatik durumlar geçirdik. Bundan sonraki süreçte atıl duruma getirilen meslek odalarının aslında ne kadar önemli bir ara görev yürüttüğünü gördük. Ne yazık ki Gezi ile birlikte başlayan bir meslek odaları karalama kampanyası var. Gerçekten işlerini doğru düzgün yapan liyakatlı kişilerin ötekileştirildiği, rant peşinde koşan insanların ise pastaya ortak olduğu bir ülke haline geldik. Mimarlar, mühendisler, doktorlar, avukatlar gibi birçok meslek dalında aynı sıkıntıları yaşıyoruz. 6 Şubat depremi sonrasında Muğla’daki deprem riskini değerlendirdiğimizde acilen pek çok çalışma yapılması gerekliliği ortaya çıktı. Türkiye İşçi Partisi Muğla İl Örgütü olarak bu konuda alınması gereken önlemlerle ilgili önerilerimizi basın açıklamasıyla paylaştık. Hepimizin sağlıklı binalarda yaşama, hizmet alma hakkı var. Mecliste de bu hayati konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz.”
Hayvan hakları savunucusu ve piyanist Yağmur Özgür Güven, Muğla ormanlarının, karakulak, bozayı, kurt, oklu kirpi gibi koruma altında olan birçok türü barındırdığına dikkat çekti ve şöyle konuştu: “Geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız yangınlar nedeniyle ormanlık alanlarımız ve buralarda yaşayan onlarca türden hayvan zarar gördü. Hızlı yapılaşmayla birlikte madencilik faaliyetleri gibi insan kaynaklı tahribat, yangınlar, yaban hayvanlarının yaşam alanlarını daralttı. Hem kara hem de denizde yaşayan canlılar için daha sıkı koruma ve yaşatma tedbirleri almak zorundayız. Aynı coğrafyayı paylaştığımız hayvanlarla ilgili sorumluluklarımızı ancak bu konuları siyasetin gündemine alarak hatırlayabiliriz. Tam da bu noktada Türkiye İşçi Partisi Hayvan Hakları Komisyonu olarak da insanın da içinde olduğu milyonlarca canlı türünün evi olan doğa lehine, yaşam merkezli politikalar üreterek yerküreye saygılı, uyum içinde bir yaşam inşa etmek için çalışmayı sürdürecek.”
Avukat Füsun Ünlüsoy, mesleği gereği hak savunucusu olduğunu belirterek “Son zamanlarda rantın, talanın, kadına yönelik şiddetin artması nedeniyle bu mücadeleler yaşamsal bir hal aldı. Ben kendimi bildim bileli her zaman ezilenin, ötekileştirilenin, haksızlığa uğrayanın yanında oldum. Partim ve yoldaşlarım ile birlikte de mücadeleye devam edeceğiz. Parti olarak halkımızla paylaştığımız ‘Kırmızı Çizgilerimiz’ var. Bunların hepsini düzeltene kadar inat edeceğiz. Emeğin, özgürlüğün partisi olacağız ve laiklikten vazgeçmeyeceğiz. Yaşam ve hak savunuculuğumuz devam edecek ve meclisimizi geri alacağız.”
Disk ve Emekli-Sen üyesi Neşet Karadağ emek ve emekçilerin her daim yanında olduğunu ifade ederek “Yatağan bildiğiniz gibi bir işçi bölgesi. Gençlik yıllarımdan bu yana gelen sosyalizm mücadelesinde üreten ama karşılığını alamayan işçi, köylünün sınıf mücadelesinin bir parçası olarak Türkiye İşçi Partisi’nin Muğla halkı adına mecliste olmasının gereklilik olduğunu düşünüyorum''