“YETTİ GARİ GEÇİNEMİYORUZ” EYLEMİ
Datça ilçesinde “Yete Gari Geçinemiyoruz” platformu, son zamanlardaki hayat pahalılığını, zeytinlikleri, tarım arazilerini, derelerin yok edilmesinden duyulan rahatsızlığı dile getirmek için eylem düzenledi.
Eyleme ünlü sanatçı Fuat Saka ile birlikte muhalefet parti temsilcileri, STK, platform ve demokratik kitle örgütleri katıldı.
Atatürk Caddesi'nden yürüyüşe geçen topluluk Cumhuriyet Meydanı'nda açıklamalar yaptı. Eyleme muhalefet parti temsilcileri, STK, platform ve demokratik kitle örgütler katıldı.
Açıklamalara çeşitli esnaf sahipleri de katıldı. Bildirilerin okunmasının ardından ünlü sanatçı Fuat Saka ile birlikte Grup Datca ve Ömer Ağabalık şarkılarıyla eyleme katılanları coşturdu.
“GEÇİNEMİYORUZ, YETE GARİ”
Çok sayıda vatandaşın katıldığı eylemde yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
İnşaatlarda, marketlerde, kargo şirketlerinde, kamu hizmetlerinde, otellerde, kafelerde, barlarda, en ağır koşullarda, güvencesiz, yok pahasına çalıştırılan işçiler hoş geldiniz. Aldıkları maaş ile ay ortasını getiremeyen kamu emekçileri hoş geldiniz.
Mazota, gübreye, ilaçlara yapılan fahiş zamlarla üretemez hale gelen çiftçiler hoş geldiniz. Çoğu zaman dükkanını siftahsız kapatan, kapısına kilit vurmamak için dayanmaya çalışan esnaflar hoş geldiniz.Zamlardan sonra evden çıkamaz hale gelen emekliler hoş geldiniz. Sayıları her geçen gün artan işsizler hoş geldiniz. Fahiş kiralardan ve ev sahiplerinin baskılarından illallah eden kiracılar hoş geldiniz.Pazardan poşetleri boş dönenler, lokmasından kısanlar, elektrik faturasını ödeyemeyenler, kışın üşümemek için kıyafetlerini üst üste giyenler, yol parası vermemek için kilometrelerce yürüyenler hoş geldiniz. Geçinemiyoruz, ‘Yete Gari’ diyen Datçalılar hoş geldiniz.
DURMADAN ZAM ,ZAM VE ZAM
Elektriğe, kiraya, akaryakıta, tüpe, toplu taşımaya, meyveye, sebzeye, ete, temel ihtiyaç malzemelerine, tekel ürünlerine, mazota, gübreye zam üstüne zam geldiğinin vurgulandığı açıklamanın devamında şunlara yer verildi:Markete, pazara gitmekten korkar hale geldik. Alışveriş yaparken temel ihtiyaçlarımızdan dahi kısıtlıyoruz. Sinemaya, tiyatroya gitmek, kitap almak, hatta ısınmak bile lüks sayılıyor artık.TÜİK tarafından tüketici enflasyonu yıllık bazda yüzde 61,14 olarak açıklanmış olsa da gerçek enflasyonun bunun çok üstünde olduğunu faturalarımızdan, dolmayan alışveriş poşetlerimizden, kredi kartı ekstrelerimizden elimize geçer geçmez tükenen maaşlarımızdan biliyoruz. Enflasyon Araştırma Grubu'nun gerçek enflasyonun yüzde 142’nin üzerinde olduğu açıklaması da malum olanı doğruluyor.
Gözlerindeki ışıltıya bakmamızı isteyen Maliye Bakanı Nureddin Nebati, faiz durduruldu, enflasyon ise yıl sonunda kontrol altına alınacak diyor. Gözlerimizin içine baka baka diyor. Bunu derken geçiş garantili köprüler yollar açılıyor, adını anmanın yasaklandığı çetelerin milyonlarca liralık vergi borçları silinip ülkenin doğal kaynakları bu grupların emrine peşkeş çekiliyor.Devletin birçok kademesinde yandaş partizanlar üç, beş ayrı yerden işe gitmeden maaşlarını alıyor. Altın varaklı saraylarda süren şaşalı hayatlar bu krizden etkilenmezken emeğiyle yaşamaya çalışan bizler market raflarına bakmaya korkuyoruz.
“VATANDAŞIYLA DALGA GEÇİYORLAR”
İnsanlara doğalgaz müjdesi verilip, bir daha doğal gaz faturası ödenmeyeceğini ilan edenlerin gözüne, ısınmak için ödenen faturaları sokmak gerekir denilerek, göz göre göre bizimle dalga geçiyorlar.İnsanlara manda yoğurtlu, Medine hurmalı, kestane ballı tarif verenler bunun hangi maaşla hazırlanacağını hiç söylemiyorlar. Çiftçiye sürün toprağınızı, ekin tarlanızı diyenler o mazotun, gübrenin hangi parayla alınacağından hiç bahsetmiyorlar. Her şeyin fiyatı artıyor. Artmayan tek şey ise gelirimiz.Sene başında asgari ücrete, memur maaşlarına ve emekli aylıklarına yapılan zamlar enflasyon karşısında çoktan eridi. Belki kimimiz çoktan işinden gelirinden oldu ama hepimiz yarın işsiz kalır mıyız diye korkuyoruz. İnsanlar geçinemediği için yaşamına son veriyor.Öğrenciler barınamadıkları için parklarda yatıyor. Müzik emekçileri enstrümanlarını satıyor. Bir avuç zengin lüks içindeyken, milyonlarca insan açlık sınırının altında yaşıyor. Lafı fazla uzatmaya gerek yok; Geçinemiyoruz! Başka konularda değişse de, iktidara geldiği günden bu yana istikrarlı biçimde sermaye yanlısı politikalar izleyen ve iktidarını bu şekilde devam ettiren AKP bugün yaşadığımız ağır ekonomik çöküşün gerçek sorumlusudur. Ancak bu sorumluluk kimi siyasetçilerin beceriksizlikleri ile açıklanabilecek basitlikte de değildir.Onlarca yıldır sürdürülen sermaye yanlısı politikalarla bugün yaşadığımız krizin tohumları ekilmiştir. Ve biliyoruz ki bu düzenin krizlerinin yükü her zaman yoksulların, emekçilerin sırtına yüklenmiştir.
“ARTIK YETE GARİ!”
Bu düzen var olduğu günden beri emek gücünü satarak yaşamını sürdürmek zorunda olan milyonlar için her zaman yoksulluk, ucu ucuna yaşamak, işsiz ve aç kalma korkusu anlamına geldiğinin de belirtildiği açıklamada ayrıca şunlara yer verildi:Bu gidişe son vermek zorundayız. Bu soygun düzenine mahkum değiliz. Bu krizi biz yaratmadık ve faturasını da biz ödemeyeceğiz. Bize aynı gemideyiz diyenler, lüks içinde yaşamaya devam ederken, bizim payımıza her gün daha fazla açlık, daha fazla yoksulluk düşmesine razı değiliz.Biz geceleri aç yatmadığımız, yarın çocuğumuza ne yedireceğiz, nasıl geçineceğiz, nasıl barınacağız, nasıl ısınacağız diye düşünmediğimiz insanca bir yaşam istiyoruz. Bu devran elbet dönecek. Her şeyimizi elimizden aldılar ama umudumuzu alamayacaklar.Cemal Süreya'nın dediği gibi: Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya / Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya / Anamız çay demliyor ya güzel günlere / Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa / Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız / Bu, böyle gidecek demek değil bu işler / Biz şimdi yan yana geliyoruz ve çoğalıyoruz / Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını / İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.